Beyin ile bağışıklık sistemi arasında doğrudan bir ilişki olduğuna dair son yıllarda pek çok alanda güvenilir ve sağlam kanıtlara dayandırılan çalışmalar paylaşıldı. Hormonal sistemin ve bağlantılı olarak immün sistemin öz-düzenleyiş mekanizmasına psikolojik faktörlerin etkisi; tam da şu kritik dönemde gündemimiz sağlık iken daha da irdelenmeye değer bir konu hâline geldi.
Nitekim; ruhsal/zihinsel durum ve vücudun sinir sistemi arasındaki doğal etkileşim sürecini ve bu sürecin bedenin savunma sistemini hücre düzeyinden ana organ düzeyine dek etkileyebilme potansiyelini inceleyen bilim dalı, Psikonöroimmünoloji adıyla literatürdeki yerini çoktan aldı. Dış ya da iç faktörler aracılığıyla ortaya çıkan duygusal yanıtlarımızın; bedenimizin biyolojik dengesinde hâkim bir rol oynadığı bilimsel açıdan kanıtlandı.
Araştırmalar gösteriyor ki; mental ve psikolojik kondisyonumuz ölçüsünde bağışıklık sistemimizin görevini yerine getirebilme aralığı, genel sağlık durumumuzun en net habercisi niteliği taşıyor. Beynin aktivitesini etkileyen nöropeptidler ve immün sistem arasındaki devamlı diyalogun bedende yarattığı zincirleme reaksiyon; hastalığın ortaya çıkışı, süreci ve tedaviye yanıtına dair önemli bir ölçek olarak kabul ediliyor. Psikolojik faktörlerin tetiklemesiyle vücudu adeta ele geçiren stres hormonu; bağışıklık mekanizmasının kronik ya da akut bir mücadeleyle başbaşa kalması anlamına geliyor. Düşük ve aralıklı seyreden adrenalin ve stres hormonu kortizolün salınımı, kapsamlı bir fizyolojik yıkımla ilişkilendirilmezken; düzenli, uzun süreli ya da yüksek miktardaki salınım, immünite üzerinde uzun vadeli yıkıcı sonuçlara neden olabiliyor. Sağlıklı bir insanın bedeni, her türlü enfeksiyona, yaralanmaya, kanser ya da virütik rahatsızlıklar gibi daha kompleks saldırılara karşı hazırlıklı bir ortam sunma gücüne sahip. Fakat mental/psikolojik duruma bağlı kronik stres, bağışıklığın önceden önlem alabilme yetisini sekteye uğratıyor. Savunma sistemi bozulmuş bir fizyolojik ortamın neden olduğu hastalık skalası; fibromiyaljiden osteoporoza, obeziteden diyabete, migrenden kronik depresyona ve daha kompleks vakalarda kanser ya da MS’e kadar uzanıyor.
Duygusal stresin beden üzerindeki bedelleri hakkında dilimize de çevrilmiş olan değerli kaynaklardan biri Dr. Gabor Maté imzası taşıyor. Duygular ve bağışıklık arasındaki etkileşim zincirinin koparılmaz oluşunu vurgulayan Maté; “Vücudunuz Hayır Diyorsa” başlıklı kitabında, hormonal dengeyi inşa etme sürecinde sinir sistemi ve psikolojik yanıtların etkisini tüm detaylarıyla açıklıyor. Günümüzde bu konuyu derinlemesine ele alan pek çok çalışma ve yayın, özdüzenleyişe sahip bir sinir sisteminin immüniteyi de hazırlıklı hâlde tutacağı önermesini destekliyor.
Anksiyete, stres, öfke, korku, travmatik deneyimler, tansiyon sorunu, terleme, titreme gibi duygusal ve fiziksel deneyimlerin; bağışıklık fonksiyonuna verdiği zararı en aza indirebilmenin yolu sinir sistemini onarmaya ve düzenlemeye yönelik aktivitelerden geçiyor. Sağlıklı iken çok da farkında olunmayan bedensel homeostazinin değeri, yoğun stres ve kritik duygusal tecrübeler neticesinde kaybedildiğinde anlaşılıyor.
Genel sağlıklılık hâlini mental durumla ilişkilendirmekle işe başlayarak; sinir sistemi üzerinde olumlu yanıtlar vadeden uygulamalara yöneldiğimizde, bedenin immün ve hormonal işlevlerini daha verimli çalışır hâlde tutabiliyoruz. Yoganın, tam da bu küresel sağlık krizi döneminde giderek popülerleşmesi ve nüfuz alanını genişletmesi; keyifli bir “karantina uğraşısı” olmanın ötesinde anlam taşıyor. Kadim bir öğreti ışığında, fizyolojik ve psikolojik durumumuzu doğrudan etkilemeye yönelik bedensel/ruhsal pratik niteliğiyle eşsiz konumunu yüzyıllardan bu yana koruyan Yoga uygulaması, stresin kaçınılması gereken değil yönetilebilen ve sinir sistemince hazmedilebilen bir unsur olduğunu bizlere tekrar hatırlatıyor. Hastalığı tetikleyen ve bağışıklığı zayıflatan unsurların olası etkilerini, sinir sistemini gevşeterek minimize etmenin yolunu açan yoga ve dahilindeki meditasyon/nefes/asana çalışmaları; bütüncül bir ruh-zihin-beden sağlığı inşa etmeye yönelik yaklaşımıyla modern tıbbı da destekliyor.
Bugünlerde stres halinden bir türlü çıkamıyorum inş. bu yöntem biraz olsun etkisini gösterir. En kısa zamanda deneyeceğim.